Bunun normal olduğunu hatırlayın. İlk ve en önemli olarak, kendinizi gelişimsel bağlama oturtun. Küçük çocuklar vurduklarında “kötü bir çocuk” olmuyorlar, bunu “dikkat çekmek için” yapmıyorlar, “yaramazlık” etmiyorlar, zorbalık yapmıyorlar, daha fazla cezalandırmaya ihtiyaç duyduklarını ya da sizin bir ebeveyn olarak başarısız olduğunuzu anlatmıyorlar. Vurmak, hüsranın küçük çocuklardaki görünüşüdür.
Rolünüzü hatırlayın. İşiniz onları cezalandırmak ya da kötü hissettirmek veya “iyiyi kötüden ayırmayı öğretmek” değil. İşiniz duyguları düzenleme konusunda örnek olmak. Bir başkasının yaptığı bir şey yüzünden hüsrana uğradı ve akılsızca kararlar verdi ya da dürtüleriyle hareket etti. O bir çocuk. Şimdi siz bir başkasının yaptığı bir şeyden dolayı hüsrana uğradınız. Siz bir yetişkinsiniz. Ona duyguları düzenlemenin ve dürtü kontrolünün nasıl bir şey olduğunu gösterin.
Durumun sizin müdahalenize ihtiyaç duyup duymadığına karar verin. Çocuklar, boyutları, yaşları ya da fiziksel güçleri bakımından dramatik bir biçimde dengesiz durumdalar mı? “Kurban” sinirli mi? Birisi gerçekten ciddi bir biçimde zarar görüyor mu? Sizin yardımınızı istiyorlar mı? Bu günde altı kez mi oluyor yoksa haftada bir ya da iki kez mi? Çocuklarınızın sorunları çözme becerilerine güveniyor ve onları dirençli buluyor musunuz? Bunu kendi başlarına çözmeleri de oldukça mümkün.
Kendinizi kontrol edin ve müdahale edişinizin sizinle değil, çocuklarınızla ilgili olduğundan emin olun. Ebeveynler olarak yansıtma yapmak doğal bir şeydir. Çocuklarımızın kavga ettiğini görürüz ve kendi çocukluklarımıza döneriz ve kardeşimizin bize vurmasının sıkıntısını ve yeterli şekilde yanıt vermediğini hissettiğimiz bir ebeveyn tarafından terkedilmiş olma duygusunu hatırlarız. Çocuklarınızın deneyimi bu olabilir de olmayabilir de. Kendinizi şimdi ve buraya yerleştirin. Nefes alın. Müdahale etmeden önce bunun kiminle ilgili olduğundan emin olun.
Müdahalenize neyin sebep olduğu hakkında kendinizi kontrol edin. Başkaları çocuklarınızın iyi terbiye edilmediğini düşünecekler diye utanıyor musunuz? Eğer çocuklarınız birbirine vuruyorsa kötü ebeveynlik yapmış olmanız gerektiğini mi hissediyorsunuz? Çocuklarınızdan birinin sıkıntı yaşaması ya da incinmesinden dolayı “yüreğiniz mi sızlıyor”? Toplumsal cinsiyet normlarından kaçınmak ya da (kucaklamak) konusunda tutkulu musunuz, bu yüzden kavga eden oğullar ya da (zıt nedenlerden dolayı) kavga eden kızlar istemiyor musunuz? “Mükemmel aile” olmak konusunda bir çeşit mecburiyetiniz varmış gibi hissediyor musunuz? Bunların hiçbiri doğru ya da yanlış değil - fark edilmesi ve sahiplenilmesi gereken çok önemli şeyler çünkü böylece onları ortadan kaldırmaya başlayabilirsiniz.
Yapmakta olduğunuz değerlendirme ve geleceğe ne kadar sıçradığınız konusunda kendinizi kontrol edin. Çocuklardan birini saldırgan diğerini de kurban olarak etiketlediniz mi? Eğer bunu durdurmazsanız okula başladıklarında onların zorbalık yapacaklarından endişeleniyor musunuz? Ergenlikte birbirlerinin en iyi arkadaşları olacaklarını belirleyerek on yıl sonrasına yansıtma yapıyor musunuz? Vuran çocuk hakkında fazlasıyla hüsrana uğramış ya da yargılayıcı hissediyor musunuz: “daha iyisini” bilmeliydi, “hep bunu yapıyor”, kaba, düşüncesiz ya da bela çıkarıyor, “kardeşine karşı daha nazik” davranmalı. Farkında ve saygılı bir biçimde yanıt verebilmeniz için bunlar ortadan kaldırmanız GEREKEN HER şey.
Kavga eden çocukların kaç yaşında olduklarını göz önüne alın. O yaşlardaki çocuk gelişimine dair, ilgili beyin gelişimi ve bunun dürtü kontrolüyle ve duyguları düzenlemeyle ilişkisi de dahil ne biliyorsunuz? Onların davranışlarına dair beklentileriniz gelişimsel yaşları ve aşamalarıyla uyumlu mu?
Kendinize sorun: Ne oldu? Siz orada mıydınız? Olanları gördünüz mü? Tam olarak ne oldu? Çocuklardan birinin birden “dönüp hiçbir sebep yokken diğerine vurduğunu” söyleriz genellikle. Durum neredeyse hiçbir zaman böyle değildir. Çocuklar “sebepsiz yere” vurmazlar. Her zaman bir sebepleri vardır. Bu sebepleri anlamak için zaman ayırdığımızda davranışı önlemek için daha iyi donanmış oluruz.
Hatırlayın: Bütün davranış bir ihtiyacın karşılanmasını sağlamakla alakalı. Her davranış iletişimdir. Çocuğun ihtiyacı nedir? Ve ne söylemeye çalışıyor? Yalnızca bu anda ve bu olayda değil daha geniş bir düzende. Davranış bir metafordur - peki gerçek anlam nedir?
Eğer davranışı sonlandırmak istiyorsanız, önlenmesi gerektiğini hatırlayın. Bir davranış gerçekleştikten sonra yanıt vermenin gelecekteki davranışlar üzerinde nadiren etkisi vardır. Ebeveynler bana “Bunu durdurmayı biliyorum ve mümkün olan her fırsatta ‘Ona vurmana izin vermeyeceğim’ diyorum fakat bu zaten olmuşsa o zaman ne yaparım? ‘Ona vurmana izin vermeyeceğim’ diyemem, çünkü zaten vurdu.” Bu doğru. Olay gerçekleştikten sonra yanıt vermeye çalışmanın faydasızlığını kendiniz fark ediyor ve hissediyorsunuz. Sezginiz doğru. Gerçekleştikten sonra davranışa yanıt vererek onu kalıcı bir biçimde düzeltemezsiniz. Haklısınız. Zor bir noktadasınız. Bu durumda, işinize yarayacak en değerli bilgi davranışı önlemek için değinilmesi gereken tüm etmenleri analiz etmektir.
Etmenleri göz önüne alın. Çocuğunuz yorgun mu? Aç mı? Günün hangi saati? Stresli mi? Onların ya da sizin hayatınızda büyük değişiklikler mi oluyor? Hamile misiniz? Yeni bir bebek mi var? Yakın zamanda öğle uykusunu mu bıraktılar? Son zamanlarda ziyaretçileriniz oldu mu? Çok meşgul bir hafta mıydı? Kreşte sizin bilmediğiniz ve belki de bilemeyeceğiniz bir şey mi oldu? Her zaman dediğim gibi: Karnı acıktığı için vuran bir çocuğun disipline ihtiyacı yoktur, yiyecek bir şeye ihtiyacı vardır.
Gözlemleyin. Çocuğunuzu oyun sırasında gözlemlemek için günde ya da haftada ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Günlük hayatlarınızda, onlarla oynuyor ya da onları eğlendiriyor musunuz yoksa kendi başınıza bir şeyler mi yapıyorsunuz? Yakından ya da biraz mesafeyle, yalnızca onların birlikte nasıl oynadıklarınızı izleyerek ne kadar vakit geçiriyorsunuz? Yalnızca gözlem yoluyla çocuklarımızı ve bu davranışların nereden geldiğini daha iyi anlarız. Onları müdahale etmeden izleyin. Öğrendikleriniz sizi hayrete düşürebilir.
Kendinizi tutun. Müdahale etmeye ihtiyaç duysanız da bir nefes alın ve bunu yapmadan önce bir adım geri çekilin. Bu sürede, sorunu çözebilirler. Bu sürede, sırf duygu ve dürtülerinize göre yanıt vermektense, ne kadar tepkili ve tetikte hissettiğinizin değerlendirmesini yapabilir ve nasıl yanıt vermek istediğinize dair farkında, bilinçli bir karar verebilirsiniz. Yalnızca sizin için iyi bir fikir değil aynı zamanda çocuklarınız için duyguları düzenleme konusunda harika bir örnektir; çünkü unutmayın, çocuklar yalnızca üç şekilde öğrenirler: örnekle, örnekle ve örnekle.
Onların düzeyine inin. Çocuğunuzun yanına gidin ve onunla konuşmadan önce göz seviyesi hizasına inin. Mutfaktan ya da basitçe tepeden “kardeşine vurma” diye bağırmak işe yaramayacak. Küçük çocuklar sözlü talimatlara yanıt vermezler, özellikle de uzaktan. Düzeltmeden önce temas kurun. Onların düzeyine inin, nazikçe kollarına ya da omuzlarına dokunun; düzeltmeden önce konuşun.
Hiçbir şey yapmayın. Eğer çocuklar boyutları ve fiziksel güçleri bakımından nispeten birbirine uyuyorsa ve sizin yardımınıza ihtiyaç duyduklarını doğrudan belirtmiyorlarsa, bırakın kendileri halletsinler. Kardeşlerin kendi ilişkilerini geliştirmeleri gerekir ve neredeyse her durumda bu kavga etmeyi gerektirir. Bırakın kendi ilişkilerini çözsünler.
Yakın olun. Eğer bu davranışlar gittikçe artıyor veya sıklaşıyorsa çocuklarınızın sizin yakın olmanıza geçmişte olduğundan (yalnızca geçen hafta olsa bile) ya da gelecekte olabileceğinden daha çok ihtiyaç duyuyor olabilirler. Bir sonraki haftanıza göz atın ve çocuklarınızın hayatlarında ve aktivitelerinde fiziksel olarak daha yakın olabilmeniz için işleri nasıl düzenleyebileceğinizi çözün. Bu, saldırganlığa daha kolay müdahale etmenize ve onu engellemenize, çocuğunuzu tetikleyen şeyleri belirlemenize ve ihtiyaç duyulduğunda kendinizi devreye sokmanıza ve sorunları çözmelerine yardımcı olmanıza olanak sağlar.
Yavaşlayın. Her şeyde. Eğer, hayvanat bahçesine, akvaryuma, çocuk müzesine, futbola, evcil hayvanat bahçelerine, kültürel aktivitelerine, oyun buluşmalarına, karate derslerine, bebek jimnastiğine vs. sonsuz sayıda ziyaretle tıklım tıklım bir hayat yaşıyorsanız, bundan keyif alıyor görünseler de böyle bir hayatın genellikle küçük çocuklar için gereğinden fazla uyarıcı olduğunu hatırlayın. Aşırı uyarılma ise saldırganlığa yol açar. Yavaşlayın. Bazı şeyleri atın. Bırakın çocuklar evde ya da bahçede oynasınlar.
Dışarıda ve doğada geçen zamanı artırın. Küçük çocukların, hem kızların hem de oğlanların içeride olmamaları ve hareketsiz kalmamaları gerekir; koşmaları, zıplamaları, çığlık atmaları, tırmanmaları ve keşfetmeleri gerekir. Bedenlerinin hareket etmesi gerekir ve temiz havaya ihtiyaçları vardır. Bunu her gün (evet, her gün) yapabiliyorlar mı? Bu onlara yetiyor mu? Bu tür bir enerjiyi alıkoymaya çalışmak ve ona yeterince çıkış sağlamamak saldırganlığa yol açar. Zamanın bir kısmının mümkün oldukça doğada - açık alanlarda, ormanlarda, derelerde, akarsularda, göllerde, tepelerde, dağlarda, açık havanın enginliklerinde geçtiğinden emin olun. Şehirdeyken bile, geniş alanlara sahip büyük parklar vardır. Küçük çocuklar yalnızca oyun alanlarına değil tırmanacak yapılara ve salıncaklara, DOĞAYA ihtiyaç duyarlar.
Ayrı oyun alanlarına sahip olduklarından emin olun - bir zorunluluk olarak değil ama bir seçenek olarak. Bu, birbirinden ayrılmış alanlara ya da kapatılabilen kapılara veya yoğun olumlu çağrışımlar oluşturma ve sınır belirleme sürelerinin olması anlamına geliyor ki böylece ihtiyaç olduğunda kendi bireysel alanlarını kullanabilsinler (kullanmaları istenebilsin). Çocuklar da tıpkı başka herkes gibi bazen kendi alanlarına ihtiyaç duyarlar. “Bunaldılarsa” gidebilecekleri bir yerin olduğundan emin olun, zamanla “bunalmalarını” saldırıya dönüştürmektense bu kaynağı kullanmayı öğreneceklerdir.
Büyük çocuğun, daha küçük çocuklar için uygun olmayan oyuncaklarla oynayabileceği güvenli bir alanı olduğundan emin olun. Dört, beş ya da altı yaşındakiler daha karmaşık materyallerle veya küçük kardeşleri için tehlikeli olabilecek küçük parçaları olan materyallerle oynamayı hak ederler. Bir kapının ardı, başka bir oda ya da yüksek bir masa gibi, belalı küçük kardeşleri tarafından bölünmeden bu materyalleri kullanabilecekleri ve küçük çocuğun kendisi için güvenli olmayan materyallere ulaşamayacağı bir alan olduğundan emin olun.
Her çocuğun “sadece onun” olan bazı oyuncaklara sahip olmasına izin verin. Her çocuğa odalarında veya güvenli bir alanda yalnızca kendileri için saklamak istedikleri her şeyi koyabilecekleri bir kutu ya da bir raf verin. Tüm oyuncaklarını yığmalarına yetecek kadar büyük olmamalı ama yalnızca birkaç şey alacak kadar küçük de olmamalı. Onlara, eğer bu kardeşlerinin oynamasını istemedikleri bir oyuncaksa güvende tutmak için onu bu kutuya koyabileceklerini ya da onu alıp kendi ayrı oyun alanlarında oynayabileceklerini hatırlatın. Bir şeyleri değiş tokuş edebilirler; eğer kutuya gerçekten koymak istedikleri bir şey varsa ama yer yoksa bir şeyi dışarı çıkarmaları gerekecektir. Eğer kutuda değilse ya da bir ortak alandaysa onu aktif olarak kullanmıyorlarsa kolay hedeftir.
Yürüyen çocuklar ve kreşe gidenlerden paylaşmalarını beklemeyin ya da bunu dayatmayın. Bu kelimeyi sözlüğünüzden silin. Paylaşmak, yürüyen çocuklar ve kreş çağındakiler için gelişimsel olarak uygun değildir. Bu yaştaki çocuklar birbirlerinden bir şeyler alırlar, bu tamamen normaldir ve genellikle bizim müdahalemizi gerektirmez. Eğer fiziksel olarak oradaysanız ve başlatabiliyorsanız, o zaman gerek varsa, oynamayı bitirdiklerinde ya da oyuncağı bırakıp başka bir şeye devam ettiklerinde “sıranın” sona erdiğini anlatarak onlara sırayla oynamayı öğretebilirsiniz.
Her çocukla birebir vakit geçirdiğinizden emin olun… ve yalnızca birebir zaman değil, çocuğun yönlendirdiği birebir zaman. Birlikte ne yapacağınıza onun karar verdiği ve sizin de ne isterlerse (makul olduğu sürece, ama burada makulün sınırlarını geniş tutun) yaptığınız zaman. Telefon yok, bilgisayar yok, başka bir işle uğraşmak yok, dikkat dağıtıcı şeyler yok. Yalnızca siz ve çocuğunuz, o ne isterse onu yapıyorsunuz.
Canı yanan çocuğu rahatlatın. Vuran çocuğa çok az ya da hiç ilgi göstermeyin. Sözlerinizde ya da duygularınızda “Vah zavallı!” olmasın. Nispeten nötr ama empati içeren bir şekilde “İyi misin? Bu korkutucuydu. Vurmak acıtır. Sarılmak ister misin?” diyebilirsiniz.
Sorunu çözmelerine yardımcı olun. “Sizce bu sorunu nasıl çözebilirsiniz?” “Hüsrana uğradığınızda başka ne yapabilirsiniz? Üç şey düşünelim.” Her çocuğun bir çözüm önermesine izin verin. Çözüm bulmaları için onları güçlendirin; bu, tüm sorunlarını çözmeleri için yetişkinlere güvenmelerindense, onlara sorunları çözmeyi öğretir ve içsel motivasyonlarını artırır.
Eğer çok kızgın olduğunuzu fark ederseniz, mola verin. Siz, çocuğunuz değil. Eğer duygularınız kontrolü ele geçiriyorsa farkında bir biçimde yanıt veremezsiniz. Eğer sakince yanıt vermek için çok öfkeliyseniz “Birbirinizi incitmeniz beni sinirlendirdi. Sakinleşmek için birkaç dakikalığına diğer odaya gidiyorum, sonra da bu konuyu konuşacağız” deyin.
Kabul edin ve empati kurun. Her iki çocuk için de. Onlara zor bir zaman geçiriyor gibi göründüklerini söyleyin ve her ikisinin de ne olduğunu anlatmasına izin verin. Kabul edin, düşünün, değerlendirin. Kimse haklı değil. Kimse haksız değil.
Sınırları açıkça, sakince ve otoriteyle belirleyin. “Vurmana izin vermeyeceğim. Bu, onu incitiyor.” “Birbirinizi incitmenize izin vermeyeceğim.” “Sinirli olduğunda kardeşine vurmana izin veremem.” Tatlı bir dille, yatıştırıcı bir tonla konuşmayın: “Birbirinize vurmak yok, tamam mı tatlım?” Bunu ciddi bir uyarı olarak duymazlar.
Kendi adınıza konuşun, doğru olanı söyleyin. “Bunu yapmıyoruz” ya da “biz bu ailede birbirimize vurmuyoruz” demekten uzak durun. Çocuğunuz “biz”in bir parçası ve ailenizin bir üyesi ama Bu, söz geçirici değil. Çocuk adına konuşmayın: “kardeşini incitmek istemezsin!” Belki de kardeşini incitmek istiyor.
Yakın olun. Sınırları belirledikten sonra eğer yeniden gerçekleşirse (ki genellikle gerçekleşir) diye yakınlarda olun. Eğer yeniden olursa sınırı yeniden belirleyin ve çocuğunuza “hüsrana uğramışsın ve bedenini kontrol etmekte zorlanıyor gibi görünüyorsun. Eğer bu senin için çok zorsa, bir süre kardeşinle oynamaman daha iyi.” deyin. Daha sonra, kendi yargınıza başvurun. Çocuğunuz kontrol edilemez mi? Tekrar vuracaklarını kesin olarak tahmin edebiliyor musunuz? Eğer öyleyse onları hemen başka bir yere taşıyın. Yerini değiştirmek pek çok farklı açıdan görülebilir, bu cezalandırma anlamına gelmez. Belki küçük kardeşi oynamaya devam ederken öğle yemeğini hazırlamakta size yardım etmesi için onu mutfağa çağırabilirsiniz. Belki ona iki etkinlikten birini seçtirebilirsiniz. Belki sarılmayı ya da gidip birlikte kitap okumayı önerirsiniz. Bu onların sorunlarını çözmelerine yardımcı olmakla ilgili, bir sorunları olduğu için onları cezalandırmakla değil.
Bir dahaki sefere: Eğer önlemek ya da müdahale etmek için yeterince yakındaysanız, saldırganlığı önleyin, ellerini ya da kollarını tutun (sıkıca ama incitmeden) ve (sağlam bir biçimde ama aynı incelikte) “Kardeşine vurmana izin veremem/vermeyeceğim. Bu onu incitiyor.” deyin. Eğer isterseniz yapabileceklerini ekleyebilirsiniz: “Bir şeye vurman gerekiyorsa, yastığa ya da koltuğa vurabilirsin” (küçük çocukların genellikle durmak için dürtü kontrollerinin olmadığını ve bu tür bir yönlendirme yapamayabileceklerini aklınızda bulundurun) ya da “Senin oyuncağını aldığında ona “Hayır. Ben hala onunla oynuyorum” diyebilirsiniz. (yine, bunu yapmak için gerekli kaynakları bir araya getiremeyebilirler fakat pek çok tekrarla ve olgunlaşmayla birlikte göz önüne almaya başlayacakları bir araç olacaktır). Kaynak: Visible Child
Ayşe Başak Erk
Comentarios